Kitabın adı: Türk Hikayesi Antolojisi
Yazarı: Adem Özbay & Jan Devrim
Yayın evi: Sarmaşık Yayınları
Sayfa Sayısı: 239
"Bir insan yüzünün en manalı bir alem olduğunu ben o geceye
kadar anlayamamıştım. Hayat dediğimiz o girift oyunun, aktörlerini bu kadar
kuvvetle benimseyeceğini, onların her hal ve tavrına kendi akışının damgasını
bu kadar kuvvetle vuracağını hiç düşünmemiştim. Yüz buruşunun, göz altındaki
bir kıvrımın, ne bileyim, konuşmadan evvelki bir saniyelik bir tereddüdün,
küçük bir el işaretinin, manasız ve ehemmiyetsiz bir bakışın, her gülüşün, bir
omuz düşüklüğünün bütün bir ömrü en ince, en karışık en nüfus edilmez
taraflarından anlatacak birer emare, birer işaret olduğunu hiç düşündünüz mü?"
"Ne var ki, durmuş saatlerin bir meziyeti, hiç değilse günde
iki defa doğru saati göstermesidir."
"Sanmaki saat çalar,
Bil başına tokmak vurur."
"Eskiden beri az yaşamaktan, erken ölmekten korkarım. Sade
ben mi, herkes korkar. Bu neden ileri geliyor? Ben düşündüm ve buldum. Hayatı
kesif yaşamamaktan. Hayatı kesif yaşamaktan neyi anlıyorum? Sevmek, sevilmek,
eğlenip yan gelmek, çubuğunu yakıp gününü gün etmek mi? Hayır… Karınca gibi
durmadan çalışmak, para biriktirmek, ev kurmak, çoluk çocuk yetiştirmek mi?
Bunlarda lakırdı. Kesif yaşamaktan sadece zamanın geçişini hissetmeyi
anlıyorum."
"Zaman geçiyor. Bizler zamanın içinde yüzdüğümüz halde
zamanın geçişini değil de, o geçtikten sonra, sadece geçmiş olduğunu
hissedebiliyoruz."
"Ama zaman daha geçmeden, henüz geçerken, onun geçişini
adeta gözle görülür gibi şuurlu ve uyanık bir şekilde hissedebildiğimiz gün,
öyle geliyor ki bana, bizden habersiz geçmiş zamanın bizde yaratabileceği bütün
acı süprizleri ortadan kaldırmış olacağız."
"Madem zamanı durdurmanın çaresi yok. Madem zaman akacak.
Bari, geçişini iyice hissetsek."
"Yaşamak bu kadar mı? Gözlerim lekesiz maviliğimi koruyan
gökyüzünde. Böyle uçsuz bucaksız, lekesiz, mavi renginde, merdivensiz bir
yükseklikte, camlardan, kapı aralarından, tüm boşluklardan içimize sızan ve
“Hadi gel” diye çağıran tılsımlı bir sessizlikte, gökyüzü ile yeryüzü arasında
gizli, ulaşılmaz bir ülke…"
"Ansızın başlayan şeyler hayatı değiştirebilirler mi? Ansızın
başlayan bir yağmur, ansızın görülen bir çift göz, ansızın göze ilişen bir
dize, kulağa çalınan bir şarkı, bir gazete sayfasında karşılaşılan fotoğraf,
okunan bir kitap, görülen bir rüya…"
"Kendime güzel bir bahçe bulurum. Etrafını çitlerle çevirip
bütün kitaplarımı orta yere dökerim. Sonra da kitaplarımla oluşturduğum
dairenin merkezine oturup, bir prenses gibi gökyüzünü seyrederim."
"İradenin diğer adıdır yaşamak."
"Kendi şaşkınlığı içinde gürültüler çıkaran bir gezginim, o
kadar."
"Aşkın eksildiği yerde sözcükler ortaya çıkar."
"İçinizde taşıyamıyorsanız kenti ve insanları, hiç yalnız
kalamıyorsunuz demektir."
"Sevmek de aramak demektir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder