30 Ocak 2016 Cumartesi

Türk Hikayesi Antolojisi


Kitabın adı: Türk Hikayesi Antolojisi
Yazarı: Adem Özbay & Jan Devrim
Yayın evi: Sarmaşık Yayınları
Sayfa Sayısı: 239

"Bir insan yüzünün en manalı bir alem olduğunu ben o geceye kadar anlayamamıştım. Hayat dediğimiz o girift oyunun, aktörlerini bu kadar kuvvetle benimseyeceğini, onların her hal ve tavrına kendi akışının damgasını bu kadar kuvvetle vuracağını hiç düşünmemiştim. Yüz buruşunun, göz altındaki bir kıvrımın, ne bileyim, konuşmadan evvelki bir saniyelik bir tereddüdün, küçük bir el işaretinin, manasız ve ehemmiyetsiz bir bakışın, her gülüşün, bir omuz düşüklüğünün bütün bir ömrü en ince, en karışık en nüfus edilmez taraflarından anlatacak birer emare, birer işaret olduğunu hiç düşündünüz mü?"

"Ne var ki, durmuş saatlerin bir meziyeti, hiç değilse günde iki defa doğru saati göstermesidir."

"Sanmaki saat çalar,
Bil başına tokmak vurur."

"Eskiden beri az yaşamaktan, erken ölmekten korkarım. Sade ben mi, herkes korkar. Bu neden ileri geliyor? Ben düşündüm ve buldum. Hayatı kesif yaşamamaktan. Hayatı kesif yaşamaktan neyi anlıyorum? Sevmek, sevilmek, eğlenip yan gelmek, çubuğunu yakıp gününü gün etmek mi? Hayır… Karınca gibi durmadan çalışmak, para biriktirmek, ev kurmak, çoluk çocuk yetiştirmek mi? Bunlarda lakırdı. Kesif yaşamaktan sadece zamanın geçişini hissetmeyi anlıyorum."

"Zaman geçiyor. Bizler zamanın içinde yüzdüğümüz halde zamanın geçişini değil de, o geçtikten sonra, sadece geçmiş olduğunu hissedebiliyoruz."

"Ama zaman daha geçmeden, henüz geçerken, onun geçişini adeta gözle görülür gibi şuurlu ve uyanık bir şekilde hissedebildiğimiz gün, öyle geliyor ki bana, bizden habersiz geçmiş zamanın bizde yaratabileceği bütün acı süprizleri ortadan kaldırmış olacağız."

"Madem zamanı durdurmanın çaresi yok. Madem zaman akacak. Bari, geçişini iyice hissetsek."

"Yaşamak bu kadar mı? Gözlerim lekesiz maviliğimi koruyan gökyüzünde. Böyle uçsuz bucaksız, lekesiz, mavi renginde, merdivensiz bir yükseklikte, camlardan, kapı aralarından, tüm boşluklardan içimize sızan ve “Hadi gel” diye çağıran tılsımlı bir sessizlikte, gökyüzü ile yeryüzü arasında gizli, ulaşılmaz bir ülke…"

"Ansızın başlayan şeyler hayatı değiştirebilirler mi? Ansızın başlayan bir yağmur, ansızın görülen bir çift göz, ansızın göze ilişen bir dize, kulağa çalınan bir şarkı, bir gazete sayfasında karşılaşılan fotoğraf, okunan bir kitap, görülen bir rüya…"

"Kendime güzel bir bahçe bulurum. Etrafını çitlerle çevirip bütün kitaplarımı orta yere dökerim. Sonra da kitaplarımla oluşturduğum dairenin merkezine oturup, bir prenses gibi gökyüzünü seyrederim."

"İradenin diğer adıdır yaşamak."

"Kendi şaşkınlığı içinde gürültüler çıkaran bir gezginim, o kadar."

"Aşkın eksildiği yerde sözcükler ortaya çıkar."

"İçinizde taşıyamıyorsanız kenti ve insanları, hiç yalnız kalamıyorsunuz demektir."


"Sevmek de aramak demektir."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder